(1)
Berâ b. Âzib (r.a.) şöyle demiştir:
“Resûlullah, Medîne’ye geldikten sonra on altı veya on yedi ay kadar Beytülmakdis’e doğru namaz kıldı.” (Muttefekun aleyh)
(2)
Ebû Zerr’den (r.a.) şöyle rivayet edilmiştir:
Ben: “Yâ Resûlallah! Yeryüzünde kurulan ilk mescit hangisidir?” dedim. O: “Mescid-i Haram’dır” buyurdu. “Sonra hangisidir?” dedim. O: “Mescid-i Aksâ’dır” buyurdu. “Bunların arasında ne kadar zaman vardır?” dedim. “Kırk sene” dedi. (Muttefekun aleyh)
(3)
Abdullah b. Ömer (r.a.)’den nakledildiğine göre o şöyle demiştir:
“Kimileri ‘def-i hacet için bir yerde oturduğun zaman kıbleye ve Beytülmakdis’e doğru oturma’ diyor.” Bu ifadelerin ardından hadisin ravisi Abdullah b. Ömer şunları eklemiştir: “Bir evin çatışına çıkmıştım o sırada Resulullah (ﷺ)’ı Beytülmakdis’e doğru oturmuş halde iki taş üzerinde ihtiyacını giderirken gördüm.” (Muttefekun aleyh)
(4)
Ma’kıl b. Ebî Ma’kıl el-Esedî (r.a.)’den nakledildiğine göre o şöyle demiştir:
“Resûlullah (ﷺ) büyük veya küçük abdest bozarken Ka’be’ye ve Beytülmakdis’e yönelmeyi yasakladı.” (Ebu Davûd, İbn Mace, Beyhakî)
(5)
Ebû Hüreyre (r.a.) ve Ebu Saîd el-Hudrî (r.a)’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (ﷺ) şöyle buyurmuştur:
“Yalnızca şu üç mescit için yolculuğa çıkılır: Benim bu mescidime, Mescid-i Haram’a ve Mescid-i Aksâ’ya.” (Muttefekun aleyh)
(6)
Câbir b. Abdullah (r.a.)’tan rivayet edildiğine göre bir adam: “Yâ Rasûlallah! Ben, Beyt-i Makdis’te namaz kılacağım diye adakta bulundum, ne dersiniz?” dedim. O: “İşte burada (Yani Mescid-i Haram’da) kıl!” buyurdu. Sonrasında adam dedi ki “Yâ Rasûlallah! Ben, Beyt-i Makdis’te namaz kılacağım diye adakta bulundum” Resulullah (ﷺ) de “İşte burada kıl!” buyurdu. (Hâkim vd.)
Diğer bir rivayette de şöyle geçmektedir:
“Adam bu sözünü Resulullah (ﷺ)’e iki veya üç defa tekrar edince Resulullah ona şöyle dedi: “Öyleyse sen bilirsin [git adağını yerine getir]” buyurdu. Adam sözünü üç defa tekrarlayınca Hz. Peygamber: “Öyleyse sen bilirsin” buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Ebu Davud, Ebu Ya’la, Dârimî)
(7)
Erkam’dan rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:
Beytülmakdis’e doğru yola çıkmaya niyet etmiştim. Resulullah (ﷺ) ile vedalaşmak için yanına geldim. Bana şöyle dedi: “Nereye gidiyorsun?” “Beytülmakdis’e” dedim. “Niçin bir ticaret işi için mi gidiyorsun.” diye sordu. “Hayır orada namaz kılacağım” dedim. Ardından şöyle buyurdu: “Burada kılınan bir namaz orada kılınan bin namazdan daha hayırlıdır.” (Hâkim)
(8)
Ebû Zerr (r.a)’den rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:
“Rasûlullah’ın (ﷺ) yanındayken, onun mescidinin mi yoksa Beytülmakdis’in mi daha faziletli olduğunu aramızda konuşuyorduk. Bunun üzerine Resûlullah (ﷺ) şöyle buyurdu: ‘Benim şu mescidimde kılınan namaz, Beytülmakdis’te kılınan dört namazdan daha faziletlidir. Orası ne güzel bir mescittir. (Hâkim, Taberanî)
(9)
Câbir (r.a) ve Ebu Zerr (r.a)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (ﷺ) şöyle buyurmuştur:
“Mescid-i Haram’da kılınan bir namaz yüz bin namaza; benim mescidimde kılınan bir namaz bin namaza; Beytülmakdis’te kılınan bir namaz da beş yüz namaza denktir. (Taberanî, Bezzâz)
(10)
Hz. Peygamber’in (ﷺ) azatlısı Meymune (r.a)’den rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:
“Ya Resulallah! Beyt-i Makdis’e gidip gitmeme hakkında bize ne buyurursunuz?’’ dedi. Allah Rasulü: ‘’Orası mahşer ve menşer [yani insanların kıyamette yeniden diriltileceği ve toplanacağı] yeridir. Gidin ve orada namaz kılın! Orada kılınan namaz diğer yerlerde kılınan bin namaz gibidir.’’ diye cevap verdi. Ben de “peki şayet gitmeye gücüm yetmezse? dedim. Ardından Peygamber (ﷺ) şöyle buyurdu: ‘O zaman oranın kandillerini aydınlatacak yağ hediye gönderirsin!’’ buyurdu.’’ (Ebu Davud, İbn Mace, Taberanî)
(11)
Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (ﷺ) şöyle buyurmuştur: Davud’un (a.s) oğlu Süleyman (a.s), Beytülmakdis’i inşa ederken Allah Teâlâ’dan üç dilekte bulundu: İlahî hükme uygun bir hüküm istedi ve kendisine verildi. Kendisinden sonra hiç kimseye nasip olmayacak bir saltanat istedi ve kendisine verildi. Mescidin inşasını bitirince de Mescid-i Aksa’ya sadece namaz için gelen kimsenin günah ve hatalarından annesinden doğduğu gün gibi pür pak olarak ayrılmasını niyaz etti.” (Nesai, İbn Mace, İbn Hibban, Hâkim, İbn Huzeyme)