Birincisi, birçok peygamberin ayağı değmiştir bu topraklara. Bu peygamberler dinlerin, burada yaşayıp, yaymıştır.
İkincisi, dünya bereketidir. Allah Teala bu toprakları su, meyve ve güzel bir yaşam diyarı kılmıştır.
Mescid-i Aksa ibadet için yolculuk yapılabilecek 3 mescidden biridir ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) şöyle buyurmuştur. “Beytü’l Makdis’te bir namaz beş yüz namaza denktir.”1
İnanabiliyor musunuz arkadaşlar? Benden 499 tane daha olduğunu düşünün! Subhanallah! Ne kadar da çok değil mi? Bir, iki, üç, dört, beş…. Say say bitmez!
Bir başka rivayette ise Peygamber Efendimiz, “Benim bu mescidimde kılınan namaz orada kılınan namazdan dört kat daha faziletlidir. Orası ne güzel namazgahtır. Mahşer yeridir. Yakında bir gün gelecek ki insanın Beytü’l Makdis’i görebileceği, atını bağladığı ip kadar toprağının olması onun için tüm dünyadan veya içindekilerden daha hayırlı olacaktır.” buyurmuştur. 2
Haydi hep beraber hayal edelim, Mescid-i Aksa’da 4 kez namaz kılınca, 1 kez Mescidi-i Nebevi’de namaz kılmış gibi oluruz. Ne güzel değil mi? Beytü’l Makdis’te ki kardeşlerim, çok şanslısınız. Her gün orada namaz kılabilmek için koşarak Mescid-i Aksa’ya gittiğinizi biliyoruz ve size çok gıpta ediyoruz. Bir gün tüm dünyada ki çocuklar el ele tutuşup, Mescid-i Aksa’da namaz kılmak için bizler de koşacağız!
Mescid-i Aksa’nın bereketlerinden biri de üzerinde birçok peygamberin doğmuş olması ve bu topraklara yakın yerlerde yaşamasıdır. Kuşların hükümdarı Hz. Süleyman Peygamber, çocukken putları yıkan cesaretli Hz. İbrahim Peygamber, bebekken konuşabilen Hz. İsa Peygamber. Ohooo daha kimler kimler…
Mescid-i Aksa’nın bereketlerinden biri de Allah Teala’nın burayı güven ve huzur diyarı kılmış olmasıdır. Düşünsenize arkadaşlar, sabahtan akşama kadar, akşamdan sabaha kadar parklarda güvenle ve korkmadan oynadığımızı! Harika değil mi? İşte tam da böyle bir yer Mescid-i Aksa!
Mescid-i Aksa’nın bereketinin tecelli ettiği bir başka noktada Allah Teala’nın bu toprakları hiçbir eziyetin zarar vermediği konak yeri kılmasıdır. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed bu konuda şöyle buyurmuştur: “Ümmetimden bir taife hak üzere düşmanlarına galip gelerek ve muzaffer olarak daim olacaktır. Onlara muhalefet edenler Allah’ın takdir ettiğinden başka herhangi bir zarar veremeyeceklerdir. Onlara muhalefet edenler Allah’ın takdir ettiğinden başka herhangi bir zarar veremeyeceklerdir. Ta ki Allah’ın emri gelinceye kadar onlar bu şekilde kalacaklardır.” “Ey Allah’ın Resûlü, onlar nerededir?” diye sordular, “Onlar Beytü’l-Makdis’te ve Beytü’l-Mak- dis’in etrafındadırlar” diye cevap verdi.3”
Yani arkadaşlar neymiş? Bu topraklarda her zaman oyunu kazanan biz olacağız! Uçurtmaları biz uçuracağız. Balonları gökyüzünün bağrına biz salacağız. İplerden biz atlayacağız. Salına salına toprakta giden, güneşe gülümseyen bizim misketlerimiz olacak. Saklanan onlar, ebeleyenler ise daima biz olacağız!
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) azatlı cariyesi Meymûne (r.â) şöyle demiştir: “Ben (bir gün) ‘Yâ Resûlallah! Beytü’l-Makdis (Mescid-i Aksâ) hakkında bize fetva ver’ dedim. Buyurdu ki: ‘(Orası) mahşer (kıyamet günü) yeridir. Oraya varıp içinde namaz kılınız. Çünkü onda kılınan bir namaz, başka yerde kılınan bin namaz gibidir.’ Ben, ‘Eğer oraya kadar yolculuk etmeye gücüm yetmezse ne edeceğimi haber verir misin?’ diye sordum. Buyurdu ki: Sen ona zeytinyağını hediye edersin, aydınlatılmasında kullanılır. Kim bunu yaparsa orada namaz kılmış gibi olur.”4
Peki arkadaşlarım, sizce Mehmet Esmer Dayım oraya zeytinyağı şişeleri götürür mü? Hayır. Buna gerek yok çünkü elektrik icat edildi. Artık kandiller kullanılmıyor. Kıkırdadığınızı görür gibiyim. J Madem elektrik var, ne gönderebiliriz? Tabi ki biriktirdiğimiz harçlıklarımızı! Mehmet Esmer Dayım biriktirdiğimiz harçlıklarla oradaki kardeşlerimize oyuncaklar, şekerlemeler ve çikolatalar alıp götürebilir. Belki mahzun yüzleri bir nebze de olsa tebessüm eder böylece. O zaman ne yapıyoruz arkadaşlar? Haydi, Aksa kumbaralarına koşuyoruz ve biriktirmeye başlıyoruz.