21 Ağustos 1969’da Avusturyalı fanatik Michael Denis Rohan, Kıble Mescidi’nde yangın çıkarmıştır. Bu kötü kalpli adam uzun süre Müslüman gibi mescide gidip gelmiş, hatta Müslümanlarla birlikte namaz kılmıştır. Her geldiğinde yanıcı maddeleri azar azar getirip saklamış, cemaatin en az olduğu sabah namazından sonra ateşe vermiş ve oradan rahatça çıkmıştır. İşgal hükümeti de Mescid-i Aksâ’nın sularını kesmiş, yalnızca Esbât Kapısı’ndan girebilen itfaiye araçlarını engellemiştir. İnsanlar mahalle arasından kovalarla su taşıyıp yangını söndürmeye çalışmışlardır.
İşgal hükümeti İslam âleminde ciddi bir karşılık bulacağından endişe etmiş, sabaha kadar korkularından uyumamışlar. Sabah tüm dünyada ki Müslümanlar toplanıp, bu yangının hesabını sorar diye beklemişler. Sabah olduğunda bakmışlar ki ne gelen var ne giden ne de hesap soran… “İşte şimdi biz istediğimiz her şeyi yapabiliriz!” diyerek bundan cesaret almışlar. Ne kadar üzücü değil mi? Düşünsenize hasta oluyoruz, bizi iyileştirecek ve bize moral verecek ne anne ne babamız var ne ziyaretimize gelip bizi soran akrabalarımız ne de arkadaşlarımız. Ne kadar da kalp kırıcı değil mi? O yüzden sevgili arkadaşlar, Mescid-i Aksa’yı yalnız bırakmamalıyız. Onun kalbini kırmamalıyız. Bize küsmesine sebebiyet verecek davranışlardan kaçınmalıyız. Tatillerimizde anne ve babalarımızdan karne hediyesi olarak bizleri Kudüs’e götürmelerini talep edebiliriz. Oradaki kardeşlerimize sık sık hediyeler yollayabiliriz. Yanlarında olduğumuzu göstermek için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.
Yangındaki Maddî Kayıplar
Yangın Mescid-i Aksâ’ya ciddi anlamda zarar vermiştir. Tespit edilen ka yıplardan öne çıkanlar şunlardır:
Hayal edelim arkadaşlar, evimizde yangın çıkıyor, tavanlarımız zarar görüyor. Ne kadar sevdiğimiz, değer verdiğimiz oyuncaklarımız varsa tanınmaz hale geliyor. Daha da kötüsü evimizde yangın çıkaranlara hiçbir ceza uygulanmıyor. Kendimizi çaresiz, yalnız ve haksızlığa uğramış hissederiz. Nazlı Aksa’mız şu an bu duyguları hissediyor. Vakit koşarak ona sarılma ve kalbinden öpme vaktidir. “Sen yalnız değilsin! Buradayız!” deme vaktidir.