Ahmed Yasin Dedemiz, 1936 yılında Filistin’in Askalan (Aşkelon) şehrinin el Cevra köyünde doğmuş. Daha beş yaşında yetim kalmış. Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’mızı korumaya çalışan ne kadar dedelerimiz varsa, çoğu hep Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (s.a.v) ile aynı kaderi paylaşmışlar. Ya annesiz ya da babasız kalmışlar. Ne kadar da üzücü değil mi?
1948 yılında Yahudilerin Filistin'in büyük bir bölümünü işgal etmesi üzerine annesi ve kardeşleri ile birlikte Gazze’ye göç etmiştir. O dönemin, o coğrafyanın tüm fakirlik ve yokluğunu iliklerine kadar hissetmiştir. Öyle ki Gazze’de ki Mısır ordusunun yemekhanelerinde askerlerin artırdığı yemekleri toplayarak karınlarını doyurabilmişlerdi. Fakat o, tüm bunlara rağmen daha 12 yaşındayken vatanının istiklalini, milletinin istikbalini düşünmeye başlamıştı bile.
16 yaşında Gazze sahilinde arkadaşları ile birlikte iken düşerek boynunu kırmış, 68 yıllık ömrünün geri kalanını felçli bir şekilde tekerlekli sandalyede geçirmiştir. Tekerlekli sandalyeye bağlı kalmasına rağmen o bizim süper kahraman dedemiz olmuştur. Ömrünün sonuna kadar Aksa’yı korumak için mücadele etmiştir. Onu hep çocuklarla oynarken ve gözlerinin içi gülerken çekilmiş fotoğrafı ile hatırlayacağız. Çiçek Dedem benim!
Felç sebebiyle konuşmakta zorluk çeken, Siyonistler tarafından işkenceye maruz kalan Yasin Dedemiz sağlıklı arkadaşlarına önderlik ederek Hamas’ı (İslami Direniş Örgütü) kurdu. 1984 yılında Ahmed Yasin’e, İsrail devletini yıkmaya çalışmak suçlamasıyla 13 yıl hapis cezası verildi. Kaldığı yerden çalışmaya devam eden Ahmed Yasin, 1987 yılındaki birinci İntifada'nın yani anlayacağımız dilde Kudüs’ü korumak için büyük bir direnişin liderliğini üstlendi.
Ahmed Yasin, İsrail hapishanelerinde yapılan işkencelerden ötürü sağlık durumunun kötüleşmesine, felçli olmasına ve zindanda çektiği sıkıntılara rağmen işgalciler karşısında hiçbir taviz vermedi. Böyle bir durumda bile ‘Benim için hapiste 100 yıl kalmak, birtakım tavizler vererek dışarı çıkmaktan daha iyidir.’ diyerek Filistin davası ve direnişi konusundaki kararlılığını ortaya koydu.
8 yıl süren zorlu hapishane döneminden sonra yine esir değişimi ile dışarı çıktı. Şeyh Ahmed Yasin, vücudunu kullanamadığı halde her daima abdestli gezen, namazlarını camide cemaatle kılan, Kudüs’ü davası olarak gören ve en büyük hedefi şehadet olan biriydi.
Bu mücahit, 65 yaşında, felçli ve hastalıklarla boğuşuyor olmasının, eylemlerine katılmaya ve zulme karşı ses yükseltmeye engel olmadığının en büyük göstergesidir.
İsrail tarafından 2003 yılında düzenlenen suikastten hafif yaralarla kurtulan Şeyh Ahmed Yasin, 22 Mart 2004 tarihinde Siyonist hava kuvvetlerine bağlı uçaklar tarafından atılan füzelerle beraberindeki 4 kişiyle birlikte şehit edildi.
Sağlam iradenin ve azmin simgesi olan bu şehit, füzelerle yapılan saldırı sırasında tekerlekli sandalyesiyle sabah namazını kıldığı mescitten çıkıyordu.
68 yaşında 52 yıldır felçli olan ve birçok hastalığı olan Şeyh sağlıklı olan her bir hücresinin hakkını verdiğine ümmeti şahit tutarak Hakka yürüyordu.
Evet, ümmetin insaf sahibi her ferdi ondan razıdır ama maalesef Şeyh idareciler başta olmak üzere suskun kalarak şeytana yardım edenlerden şikayetçi idi. Onun yüreklerimizi dağlayan en büyük sözü şuydu : “ Ya Rabbi ümmetin suskunluğunu sana şikayet ediyorum!” Bizler Yasin Dedemizin bizden ahirette şikayetçi olmaması için susmayacağız. Bu nedenle Kudüs masallarımızı anlatıyoruz, Kudüs atölyelerimize katılıyoruz, Aksa marşları söylüyoruz ve fetihe adım adım hazırlanıyoruz.