MUSA’NIN (A.S.) HAYATI
Hz. Musa (a.s.) Mısır’da doğdu. Hz. Musa (a.s.) Yakup Aleyhisselam’ın neslindendir. Annesinin adı İmran’dır. Harun Aleyhisselam ile kardeştir. Hz. Musa (a.s.) Allah indinde çok hayâlı, şerefli ve kıymetli bir peygamber olup iri cüsseli ve düz saçlı idi.
Hz. Musa’nın (a.s.) adı Kuran’da 136 defa geçer. Ülü’l-azm (en yüksek derecedeki) peygamberlerin üçüncüsüdür. Kendisine dört kutsal kitaptan biri olan Tevrat verildi. Musa Aleyhisselam’a Allah ile konuşması sebebiyle “Kelîmullâh” dendi.
Mısır hükümdarı Firavun gördüğü bir rüyaile tüm erkek çocuklarının öldürülmesini istedi. Evet arkadaşlar, Musa’nın (a.s) bebekliğine ve Firavun’un zalimliğine karşı nasıl hayatta kaldığına tanıklık edelim mi bizler de? Kapayalım baş gözlerimizi, açalım gönül gözlerimizi ve hayal edelim. Bir, iki, üç. Hooop. İşte Mısır’dayız.
Sessiz olalım ve ilerleyelim. Şu evden bebek sesi geliyor. Hemen ışık süzülen şu deliklerden bakalım içeriye. Aa kucağında bir bebek var bir kadının. İşte bu Musa as olmalı! Annesi çok tedirgin ve korkmuş olmalı ki, hem ağlıyor hem de kucağında bebek bir sağa bir sola amaçsızca koşuyor. Rabbimiz Kasas Suresi 7.ayette şöyle buyurmuştu, “Mûsâ’yı doğurduğunda annesine: “Onu emzir. Kendisine bir zarar geleceğinden korkarsan onu denize bırak; boğulmasından korkma ve ayrılığına üzülme. Çünkü biz onu sana tekrar kavuşturacağız ve onu peygamberlerden biri kılacağız’ diye vahyettik.” Annesine ilham gelecek bu ayet üzerine bebeğini Nil nehrine bırakması için. Biz de yardımcı olalım. En azından onu suya bırakacak tahta beşiği biz yapalım arkadaşlar. Haydi iş başına. İkiye ayrılalım arkadaşlar. Yarımız çivi toplasın, yarımız şu nehrin kenarından tahtalar toplasın. Harika, ne kadar da güzel çalışıyoruz iş birliği içerisinde. İşte şaheserimiz de tamam! Suphanallah nasıl güzel bir beşik oldu öyle. Bakın altına da gizli bir simge bıraktık. Musa’nın M’sini kazıdık. Haydi şimdi kapıya bırakalım beşiğimizi ve kapıyı çalıp saklanalım. Tak tak tak. Kaçın kaçın arkadaşlar. Şişştt. İşte kapı açıldı. Annesi tedirgin bir şekilde bakıyor sağa sola. Şimdi yere yeni bakabildi ve beşiği gördü. Çok şaşırdı ve hala bakıyor. Haydi ama beşiği al ve içeri gir kimse görmeden. Evet, çok şükür aldı ve içeri girdi. Bekleyelim arkadaşlar, neler olacağını görelim. İşte şimdi evden beşikle çıktı. Herkes sağa sola baksın, kimse yok değil mi ortalarda arkadaşlar. Aman kimse görmesin. Sessizce takip edelim bizde. Tahmin ettiğimiz üzere Nil nehrine geldi. Ayyy işte şimdi beşiği bırakıyor suya. Haydi el sallayalım arkadaşlar Musa bebeğe. Ey güzel Musa, yolun açık olsun. Firavunun sarayına gideceksin şimdi ve seni orada Asiye annemiz büyütecek. Çok şanslısın, sakın korkma, öz annen de süt annesi olarak saraya gelecek ve seni emzirecek. Büyüyecek ve çok güzel bir peygamber olacaksın. Beni İsrailoğullarına tebliğ edeceksin. En önemlisi Rabbimiz ile vasıtasız konuşacaksın çünkü sen Kelimullahsın! Seni çok seviyoruz ey Musa Aleyhisselam! Allah’a emanet ol.
Çok güzel bir sahneye daha tanık olduğumuz için çok mutluyum arkadaşlar. Peki bundan sonra neler olmuş, göz atalım.
Musa Aleyhisselam yanlışlıkla bir adamı öldürmesi sonucu Firavun’un kısas yapmak istemesi dolayısı ile Mısır’dan ayrılarak Medyen’e gitti. Burada Şuayp Peygamberile tanıştı. Onun kızı Safuraile evlendi ve on yıl onun koyunlarını güderek çobanlık yaptı.
On yıl Medyen’de kalan Musa Aleyhisselamİsraîloğullarını zulüm altında bulundukları Mısır’dan çıkarmak için Mısır’a giderken Tur Dağı’nda kendisine iki mucize ile birlikte peygamberlik verildi ve Firavun’a tebliğ için vazifelendirildi.
Musa Aleyhisselam iman edenlerle birlikte Mısır’dan ayrılan Kızıldeniz’e geldiğinde deniz ikiye ayrıldı fakat kafileyi takip eden Firavun ve ordusu Kızıldeniz’de boğularak helak oldu.
Mısır’dan ganimetleri de alıp çıktıktan sonra Musa Aleyhisselam Benî İsrâîl’i Kenan diyârına doğru “Arz-ı Mev’ûd” denilen yere yerleştirmek için götürürken İsrailoğulları’nın orada bulunan Amâlika kavminden korkması sebebi ile Allah onları 40 yıl Tih Sahrası’nda kalmaya mahkûm etti.
Mısır’dan çıktıktan sonra Musa Aleyhisselam’ın Tûr-i Sînâ’da kırk gecekaldıktan sonra kendisine Tevrat indirildi. Musa Aleyhisselam, kardeşi Harun Aleyhisselam’ı yerine vekîl bırakıp Tûr Dağı’na gittikten sonra, Sâmirîisimli nankör bir Yahudi Hz. Musa’nın (a.s.) yokluğunu fırsat bilerek bir buzağıyaptı ve ona tapmalarını istedi.
İsrâîloğulları ise, isteği bitmeyen, şükürsüz ve sabırsız bir kavim oldukları için yine peygamberlerine yük olmakta devâm edip nankörlük ediyorlardı. Ülü’l-azm peygamberlerin üçüncüsü olan Hazret-i Mûsâ’ya tavır koymaya devâm ediyorlardı. Hattâ peygamberlerine:
“–Sen Rabbinle beraber savaşa git; harbet ve kazan! Ondan sonra biz de Sen’in ardından geliriz!” diyecek kadar küstahlaşmışlardı.
Bu sebeple Cenâb-ı Hak, onları kırk sene boyunca sıkıcı ve dar bir yer olan Tih Sahrası’nda kalmaya mahkûm etti. Bu mekândan ne zaman çıkmaya çalışsalar, dönüp dolaşıp yine aynı dâirenin içine giriyorlardı. Tâ ki, yeni bir nesil yetişti...
Nihâyet, bu îmânlı ve zinde nesil ile, oradaki zorba kavme gâlip gelinip Arz-ı Mev’ûd’a yani Filistin topraklarına girildi. Artık Şeria Nehri’nin doğu kıyısındaki yerler ele geçirilmiş ve Arz-ı Mev’ûd’a yerleşilmişti. Böylece Mûsâ -aleyhisselâm-’ın va’di yerine geldi.
MUSA ALEYHİSSELAM’IN KABRİ NEREDE?
Mûsâ -aleyhisselâm-’ın vefâtı husûsunda muhtelif rivâyetler bulunmaktadır. Fakat en meşhur rivâyete göre, 120 yaşında vefât etmiş ve Kudüs civârında defnedilmiştir. Orada makamı da bulunmaktadır. Mehmet esmer Dayımın bizi götüreceği yerler listesinde artık!
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 2, Erkam Yayınları