Hicretten on sekiz yıl önce (m. 603) Medine’de dünyaya gelmiştir. Babası Cebel bin Amr bin Evs, annesi Hind bint Sehl bin Cüheyne’dir. Muâz (ra) on sekiz yaşında iken Müslüman oldu.
Haydi arkadaşlar, sıra Muaz bin Cebel’i (r.a) tanımaya geldi. Kapatalım gözlerimizi ve hayal edelim. Bir, iki, üç ve hooop! İşte Mekke’deyiz. Şurada bir ışık var. Yine gözlerimizi nur kapladığına göre, o kalabalığın içinde Allah Resulü olmalı. Ne ses geliyor o kalabalıktan, duyanlar var mı? Aaa Muaz Bin Cebel’i övüyor Allah Resulü. Bakın ne diyor, “Asr-ı Saâdet’te Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını ezbere bilen ve kendisinden Kur’an öğrenmenizi tavsiye ettiğim kişi Muaz’dır! O Muaz ki, ne güzel adamdır, helâl ve haramı en iyi bilen kişidir, kıyamet gününde o alimlerin önünde yürüyecektir.” Edepten ve mahcubiyetten başını eğen kişi de Muaz (r.a) olmalı. Haydi takip edelim arkadaşlar onu. Neler yapıyor, gününü nasıl geçiriyor tanık olalım.
Kendisi gibi Müslüman olan arkadaşlarını çağırıyor bir bir. Gecenin bu vaktinde toplanıp nereye gidecekler acaba. Bu evlerde Benî Selime Oğullarına ait olmalı. İşte Muaz (r.a) arkadaşlarıyla Beni Selime Oğullarının putlarını kırıyor. Tek tek! Bam bam! Tam isabet hem de arkadaşlar! Nasıl da cesurca putların acizliğini ortaya koyacak eylemler yapıyor. Cesaretine hayran kaldık ey Muaz (r.a)! Beni Selime Oğullarının gıkı bile çıkmadı…
Bakın, Allah Resulü Muaz’ı (r.a) Abdullah bin Mesud (ra) ile Muhacir-Ensar kardeşi yapıyor. Bizim cesur Muaz’ımız (r.a) Bedir Gazvesi başta olmak üzere Huneyn ve Tâif dışındaki bütün gazvelere Allah Resulü’nün peşinden katılıyor ve bunlarda kabilesinin bayraktarı veya temsilcisi oluyor. İşte Allah Resulü onu Mekke’ye önce emîr, ardından Kur’an ve dinî bilgiler muallimi tayin ediyor. Ne de güzel, şerefli bir görevdir. Keşke bizler de Allah Resulü’nün görev vereceği elçiler olabilseydik. Bu onuru bizler de tadabilseydik. Takvimler hicretin 9.yılını (Ağustos 630) gösteriyor. Allah Resulü Muâz’ı (ra) Ebû Mûsâ el-Eş‘arî ile birlikte Yemen’e elçi, zekât memuru ve kadı sıfatıyla görevlendiriyor. Bakın arkadaşlar, Muaz’ın (r.a) gözlerinden yaşlar nasıl da süzülüyor. Neden ağladı ki? Acaba ne dedi Allah Resulü ona? Biraz daha yaklaşalım ve kulak kabartalım. “Muaz belki bir daha görüşemeyebiliriz. Medine’ye döndüğünde sadece mescidimi ve kabrimi bulabilirsin.” İşte şimdi biz de hakim olamadık gözyaşlarımıza. Sessiz ağlayın arkadaşlar, hıçkırıklarımızı duymasınlar. Biz hiç vedalaşamadık Allah Resulü ile… Bakın nasıl da teselli ediyor Allah Resulü Muaz’ı. Elleriyle nasıl da sıvazlıyor gözyaşlarıyla ıslanan yüzünü Muaz’ın (r.a). Asırlar sonra bizim de sizin sahnenize gözyaşlarıyla eşlik ettiğimizi görseydin, belki bizi de teselli ederdin ey Allah’ın Resulü, güzel peygamberimiz…
Güzel sahabe Muaz Bin Cebel (r.a) Yemen’de Beni Bekre kabilesinden bir hanımla evlendi, peygamberlik iddiasında bulunan Esved el Ansi’nin ortadan kaldırılmasında rol aldı ve 632 yılında görevini tamamlayarak Medine’ye döndü. Peki bundan sonra neler oldu, göz atalım arkadaşlar.
Hz. Ebû Bekir (ra), kumandanlardan Amr b. Âs’ı Filistin’in fethiyle görevlendirdi. Amr b. Âs (ra) ise kısa sürede Güney Filistin’i fethederek Gamrülarabât’a indi. Müslüman Araplar’ın bu âni hücumları ve başarılı sonuçlar almaları üzerine Bizans İmparatoru Herakleios, kardeşi Theodoros kumandasındaki 80.000 kişilik bir orduyu harekete geçirdi. Bizans kuvvetleri Kuzey Filistin’e kadar ilerleyerek Cillik mevkiinde karargâh kurdular. Bu orduya mukavemet edemeyeceğini anlayan Amr b. Âs (ra) halifeden yardım istedi. Bunun üzerine Ebû Bekir (ra) Hîre’de bulunan Hâlid b. Velîd’e (ra) haber göndererek süratle Suriye’deki ordunun yardımına gitmesini emretti. Halid b Velid tarafından görevlendirilen Muâz bin Cebel (ra), Ecnâdeyn Savaşı’nda ordunun sağ kanadını kumanda etti ve İslâm ordusunun en az iki katı olan Bizans kuvvetleri bozguna uğratılarak Filistin kapıları Müslümanlara açıldı. Filistin’in kapılarının Müslümanlara açılmasında rolü olan tüm sahabelere ve Muaz Bin Cebel’e minnettarız. Rabbim biz onlardan razıyız, sen de razı ol.
Muaz bin Cebel (r.a) Yermük Savaşı’na birlik komutanı olarak katılmasıyla, şiddetli bir savaşın ardından Müslümanlar kendilerinden çok kalabalık olan Bizans ordusunu bozguna uğratmayı başardılar. Muaz’ın (ra) da iştirak ettiği bu harplerin zaferle neticelenmesi 638 yılında Kudüs’ü Şerif’in kapılarını İslam ordularına açmış oldu. Yapılan muhasara sonucu Kudüs patrik tarafından müminlerin emiri Ömer (ra) efendimize teslim edildi.
Muâz b. Cebel, 17 (638) yılında Ürdün’de Kusayru Hâlid’de Amvâs Tâunu diye bilinen veba salgınında iki oğlu ve hanımıyla birlikte öldü. Kabri Amvas kabristanı olarak bilinen mahalde ziyaret edilmektedir. Ömrünün en önemli hizmet sahası olan topraklar bu büyük mücahide vefatından sonra da ev sahipliği yapmaktadır.
Kaynakça ;
KANDEMİR, M. (2005). Muaz bin Cebel. http://www.islamansiklopedisi.info: http://www.islamansiklopedisi.info/dia/maddesnc.php?MaddeAdi=muaz%20b.%20cebel adresinden alındı
ATAY, Z. (2015). Cennet Rehberi Ashab-ı Nebi. İstanbul.
YILDIZ, H. D. (1994). ECNADEYN SAVAŞI. http://www.islamansiklopedisi.info: http://www.islamansiklopedisi.info/dia/maddesnc.php?MaddeAdi=ecnadeyn%20sava%C5%9F%C4%B1 adresinden alındı
FAYDA, M. (2013). http://www.islamansiklopedisi.info. http://www.islamansiklopedisi.info: http://www.islamansiklopedisi.info/dia/maddesnc.php?MaddeAdi=yerm%C3%BCk%20sava%C5%9F%C4%B1 adresinden alındı
http://www.filozof.net.http://www.filozof.net/Turkce/tarihi-sahsiyetler-kisilikler/8211-muaz-bin-cebel-kimdirhayati-muaz-bin-cebelin-hayati.html adresinden alındı