Hz. İbrahim (a.s.), Kur'an-ı Kerim'de Allah Teâlâ'nın "Halil/dost" diye nitelediği Ulu'l-azm mertebesinde olan peygamber. Hz. İbrahim (as)'in "Halilullah" lakabını alması Allah'a olan sevgi ve bağlılığındandır. Bir rivayete göre Hz. İbrahim (as) insanlara karşı çok cömert olduğu ve onlardan hiçbir şey istemediği için "Halilullah" diye nitelendirilmiştir. Babasının ismi Tarih, lakabı Âzerî'dir. "İbrahim" kelimesinin manası "cemaat babası" demektir. Nitekim kendisinden sonra gelen peygamberlerin babası Hz. İbrahim (as)'dır.
Babilliler, tek Allah'a inanmayıp putlara ve yıldızlara taparlardı. Allah, böyle inançtan yoksun ve medeniyetten uzak bir toplum olanBabil halkınaİbrahim (a.s)'ı göndermişti.Biz de İbrahim (a.s) Peygamberin çocukluğuna tanıklık edelim mi arkadaşlar? Putlarla nasıl bir savaş vermiş, gözlerimizle görelim. Çok heyecanlı değil mi? Haydi vakit kaybetmeyelim, bir iki üç, hoopp. Kapayın gözlerinizi. Yaşasın zamanda yolculuk vakti. Yehhhuuu.
Her inişimizden acayip gürültülü oluyor arkadaşlar. Sessiz olalım, kimsenin bizi fark etmemesi lazım. Bakın şurada bir çocuk var. İbrahim (a.s) olmalı. Gökyüzünü inceliyor. Haydi şu köşeye geçelim hemen ve dinleyelim ne konuşuyorlar.
İbrahim (a.s):
Babası Azer:
Ayy arkadaşlar ben sanırım hem heyecandan hem korkudan öleceğim. Şimdi puthanede ne yapacak acaba İbrahim (a.as) Peygamber? Babası da çok sert değil mi? Haydi sessizce takip edelim. İşte gedik sanırım. Aaa görüyor musunuz arkadaşlar, ne de çok put var. Şimdiler de insanlar bu putları evlerine biblo diye koyuyorlar ama bakın bu tarihlerde ilah diye tapmışlar bu cansız putlara. Herkes nasılda eğlenceye dalmış. Bakın İbrahim (a.as) sessizce sofradan kalktı. Hemen takip edelim onu. Nereye gidiyor sizce? Ben tahmin edeyim. Tabii ki de putların olduğu yere. Hiiii! Amanın! Ne yapıyor? Tek tek putları yere atıyor ve kırıyor. Nasıl da cesaretli. Biz de yardım edelim görünmeden. Şu köşedeki putları da biz devirelim arkadaşlar. Hoop, tam isabet! Bu da düşşün. Şu da düşşün. Şunun da gönlü kalmasın, arkadaşlarından ayrılmasın, hoop bunu da yere. Evet işte sadece bir tane kaldı. En büyük put. Saklanalım hemen biz. Sizce ne yapacak o büyük putu, kıracak mı? Ayy bu ayak sesleri de ne? Vallahi geliyorlar buraya. Saklanın, saklanın, iyice saklanın. Şişştt. Korkuyor musunuz? Bakın İbrahim (a.s) nasıl da korkmadan cesurca duruyor. Şu korkunç adam şimdi bağırcak ona. Öfkesi nasıl da yüzüne ve kaşlarına yansımış. Bakın bağırıyor bile:
Heh heh heh, hih hih hih. Ay çok komik oldu değil mi arkadaşlar? Nasıl da dalga geçiyor İbrahim (a.s) peygamber bu adamlarla. Bakın daha da öfkelendiler cevaba.
Gördünüz mü arkadaşlar, nasıl da çocuk bedeniyle ama yetişkin ruhuyla Rabbimizin varlığını haykırdı yüzlerine İbrahim (a.s). Tam da bu haykırıştan sonra hayatı daha da zorlaştı ama o hiç pes etmedi. İbrahim (a.s) Babil halkına uzun süre hak dini, dünyayı, âhireti, hayatı, ölümü ve yeniden dirilişi anlatmış; en yakını olan babasına ise bu meseleyi inceden inceye izah etmişti. Ancak başta babası Âzer olmak üzere halk, İbrahim (a.s)'a inanmayıp inkâr etmişti. İbrahim (a.s), babasının bu hareketine kızmamış, ona darılmamıştı. Hatta onun için Allah'tan rahmet dileyerek babasına karşı şöyle dedi:"Sana selam olsun! Senin için Rabb'ımdan mağfiret dileyeceğim. Çünkü o, bana karşı lütufkârdır." (Meryem, 19/47).
Bundan sonra İbrahim (a.s), baba ocağını terkederek oradan ayrıldı. Milletine, putların hiçbir fayda sağlayamayacağını pek çok kere söyleyen ve ancak Yüce Allah'ı üstün niteliklere sahip olduğunu bildiren İbrahim (a.s), milletinin kendisine inanmadığını görünce hemen Nemrud'a gitti. Kur'an-ı Kerîm'de ismi geçmeyen ve o sıralar milletinin başında bulunan Nemrud, sahip olduğu servet ve saltanatıyla kendini ilâh sanmaktaydı.
İbrahim (a.s), Nemrud'a Allah inancından bahsetti. Fakat o reddetti ve İbrahim (a.s) ile Rabbi hakkında münakaşaya girişti. İbrahim (a.s) Allah Teâlâ'nın hem dirilttiğini hem de öldürdüğünü söyleyince Nemrud, kendisinin de bunu yapmağa gücü yettiğini ifade eder. Nemrud, bunu ispat için, iki adamı getirtmiş, birini öldürmüş, diğerini bırakmış; böylece öldürmeğe ve diriltmeğe kâdir olduğunu göstermişti. Bu defa İbrahim (a.s.): "Allah Güneşi doğudan getiriyor, sen de batıdan getirsene." (Bakara, 2/258) deyince Nemrud şaşırıp kalmıştı.
İbrahim (a.s)'ın bu savunması, onun suçlu duruma düşmesine yetmişti. Nemrud, İbrahim (a.s)'ın öldürülerek veya yakılarak cezalandırılmasını teklif etmiş ve nihayet ateşte yakılmasına karar verilmişti. Hazırlanan ateşin alevi, en şiddetli ve hararetli duruma geldiğinde İbrahim (a.s)'ı mancınıkla fırlatıp ateşe attılar. Ancak ateşin ve her şeyin sahibi olan Allah, ateşe şöyle emir verdi:
"Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve zararsız ol!" (Enbiyâ, 21/69).
Böylece İbrahim (a.s) ateşten kurtulmuş oldu. O sırada İbrahim (a.s)'a inanan tek bir kişi vardı; o da Lut (a.s) idi.
İbrahim (a.s), bu olaydan sonra pek çok yer gezdi. Sonunda Şam'da karar kıldı. Orada kendisine inananlar günden güne arttı. İbrahim (a.s)'e inanların oluşturduğu kitleye "İbrahim milleti" adı verildi. İbrahim (a.s)'in bundan sonraki yaşantısı Lut (a.s), İsmail (a.s) ve İshak (a.s) ile birlikte geçti. Bunlar hakkında Allahu Teâlâ şöyle buyurur:
"Onları buyruğumuz altında, insanları doğru yola götüren önderler yaptık; onlara iyi işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar bize kulluk eden kimselerdi." (Enbiyâ, 21/73).
Allah Teâla, İbrahim (a.s)'a on sayfalık bir kitap da vermiştir. Uzunca bir süre yaşadıktan sonra, ömrünün sonlarına doğru Mısır'a gitti. İbrahim (a.s) vefat ettiğinde -kuvvetli rivayetlere göre- Kudüs yakınlarında Halilü'r-Rahman denilen yerde defnedildi.
Arkadaşlar Halilü'r-Rahman Camisi’nden Mehmet Esmer Dayım çok bahseder. Fotoğraflarını da sürekli paylaşır sosyal medya hesabından. Takipte kalalım ve oraya ait bilgileri dayımdan öğrenelim. Kudüs’e bizi götürdüğünde inşallah hep beraber ziyaretimizi yapacağız ve İbrahim (a.s) peygamberimizin kabri başında dualarımızı edeceğiz Allah’ın izniyle.